10 Mart 2010

Savruk? Kavruk?

Hayatımız 2005 ve 2006 yazları gibi geçse keşke hep.

Herkes bir tarafa savruluyor.

Savrulamayanlar olduğu yerde kavruluyor.

Bence eskiden daha mutluyduk.

Şimdi de mutsuz sayılmayız ama çoğumuzu saran bu melankolinin sebebini bir türlü bulamıyorum; en azından bu beni mutsuz ediyor.

Dünyanın içine karıştıkça, kendi dünyasından dışlanmış gibi hisseden sadece ben olamam.

İyi hissediyorum, bir problem yok.

Ama ne olduğunu bilmediğim bir şeye olan özlemim gün be gün artıyor.

Annemin bir tespiti var: "Sahip olduğumuz muhteşem arkadaşlıkları içten içe kaybetme korkusuyla sürekli hayatınızı erteliyorsunuz..."

Doğru olabilir, en azından Volkan çok hak vermişti buna.

Acaba hayat bizi engelleyemediğimiz bir şekilde içine çektikçe, sahip olduğumuz değerler dışarda kalıyor paranoyasına mı kapılıyoruz yok yere?

Onu bunu bilmem, Volkan'la görüşme sıklığım ortalama 45 günde bire düşmüşse, bu işte bir problem var demektir.

Do you spit or swallow?

Neyin peşindesin bilmiyorum.

Neyin peşindesin bilmiyorsun.

Sorun, neyin peşinde olduğunu bilmediğinden kaynaklanıyor; biliyorsun.

Ve fakat, hala peşinde olmak istediğinin peşinden gitmiyorsun.

Peşinde olman gerekenin peşini peşinen bıraktın.

Şimdi ne tükürebiliyorsun, ne yutabiliyorsun.

Geçmişin boş geçmiş, geleceğin karanlık gelecek sanıyorsun.

Yanılıyorsun.

Çünkü ışığını görmüyorsun, gücünü hissetmiyorsun.

Kızıyorum.

Çok kızıyorum.

Kendime de kızıyorum.

Suçlu hissettiriyorsun bana.

Çünkü bir şey yapamıyorum, ne yapabilirim bilmiyorum.

Bağırsam?

Tokatlasam?

Bordo süveter giyip karşına mı çıksam, n'apsam?

Biraz olsa dürüst olsan kendine karşı.

Biraz farkında olsan.

Z'den önce 28 harf var, 28!!

Neyin peşindesin anlamadım ki kardeşim?!

Neyin peşindesin?