20 Aralık 2009

One Of My Turns Pt.27

Kaz! Yunt! Aydın! Boz! Menteşe! Emir! Murat! Eğrigöz!

İçinde çarpışan arabalar, öldürmüyor.

Öğrenmiyor söylediklerinden, kabullenmiyor.

Kaz ayakları kayıyor buz tutan yanlarında.

On üç dak'ka dursak, çok mu geç?

Çaktırmadan vermeye çalıştıkları, yüzünü dondurdan korku dolu nefesleri ve doyuramadığın nefisleri; her sabah hayallerini biçen üç bıçaklı giyotini bilerken, yaladığın tükürüğün tadını almayan ruhsuz kahveler seni ayıltamazsa nasıl savaşacaksın?

Peki büyük hayallerin peşinde koşarken cebinden düşen küçük değerlerini nasıl toplayacaksın?

Bir ömür sırtlarını izleyebilmek için sırtında taşıdığın sırtlanlar, ilk tökezlemende sana sırt çevirdiğinde, kırk altı kere maaşallah diyerek yola çıkarken arkandan dökülmeyen sular seni nasıl ıslattı o zaman anlayacaksın, ne yazık. Üşüyeceksin ve günahlarının cezasını 3720 saat boyunca çektiğin soğuk cehennemi özleyeceksin belki de zaman zaman; kim bilir?

İçini eşelerken rahminde bulduğun ölü çocuğu doğurmak için ıkındıkça, hayat yeni çocuklar peydahlamaya devam edecek, ama sen asla doğuramayacaksın.

Bir dirhem et bin ayıbını almış, iki dirhem bir çekirdek giydiriyor geçmişi yarından af dileyerek. Ama sen farkında olsan da acil çıkış kapısı yanına oturup emniyet kemerini bağlayacaksın. Cabin crew, slide arm and cross check.

Evet, çarpışan arabaların kıvılcımları kadar hızlı sönecek umutların, hala anlamadın mı?

Aklında sadece, çocukken unutmamak için melodiyle ezberlediğin Ege Bölgesi dağları kalacak.

Hiç yorum yok: